Çok okuyan mı, çok gezen mi bilir sorusu uzun süredir sorulan ve herkesin kendine göre bir cevap verdiği bir sorudur. Bana göre çok gezen de, çok okuyan da, her ikisini yapmayandan daha fazla bilir ama gezerek okuyan daha da iyi bilir :)
St Agustine ne güzel söylemiş;
“Dünya bir kitaptır ve seyahat etmeyenler sadece bir sayfasını okur. ''
Bu kadar seyahat bloğunun olduğu, herkesin yaşam kocu olarak ortalıkta gezindiği, vlogger'ların havada uçuştuğu, nefes alanların, nefesini verenlerin kıçından enerji saçtığı ortamda sen neden böyle bir blog yaptın sorusunu sorduğunuzu duyar gibiyim, sormasanız da ben kendime soruyorum.
Herşeyden önce kendim için bu bloğu oluşturdum. İnsanın deneyimlediklerini yazmasının kişisel farkındalığa önemli bir katkı sağladığını düşünüyorum.
Seyahat ile ilgili yazdıklarım; gereksiz detaydan, gereksiz resim kalabalığından arınmış ve elimden geldiğince sayfanın çıktısını alıp, direkt orayı ziyaret edebileceğiniz şekilde hazırlandı.
İlgi duyduğunuz özel bir detaya veya bol bol çekilmiş resimlere istediğiniz yerden zaten ulaşabilirsiniz.
Yazıları 5 ana başlıkta topladım.
ilk söz: o şehrin bende bıraktığı izleri
Ulaşım: havaalanı ve şehir içi ulaşım bilgilerini
Mutlaka Görülmeli: şehirde grülmesi gereken yerleri
Yeme-içme: şehrin denenmesi gereken yemekleri ve fiyatı uygun restaurantları
Pratik bilgiler: şehirle ilgili pratik detayları içerir.
Sadece seyahat değil, herhangi bir konuyla ilgili yazmak istersem ne olacak derken, Serbest Kürsü alanını da bu yüzden oluşturdum.
Herkesin kendi anlamını aradığı şu evrende, anlam arayışınıza ufak bir zerre katkım olursa ne ala
''an'' da kalmanız dileği ile.
Ömer Çilo
Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler,
Yavaş yavaş ölürler okumayanlar,
müzik dinlemeyenler,
vicdanlarında hoş görmeyi barındırmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler,
İzzetinefislerini yıkanlar
Hiçbir zaman yardım istemeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklara esir olanlar,
her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve
değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyen,
veya bir yabancı ile konuşmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler
İhtiraslardan ve verdikleri heyecanlardan kaçınanlar,
tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
görmek istemekten kaçınanlar
yavaş yavaş ölürler.
Yavaş yavaş ölürler
Aşkta veya işte bedbaht olup istikamet değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin
dışına çıkmamış olanlar.
Yavaş yavaş ölürler.
Pablo Neruda
Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde, daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
Çok az şeyi
Ciddiyetle yapardım.
Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler,
Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim bir çok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten.
Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın.
Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan,
Gitmeyen insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.
Eğer yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
Ama işte 85'indeyim ve biliyorum...
ÖLÜYORUM...
Jorge Luis BORGES
Copyright © 2021 Hayatyollarda - All Rights Reserved.